Hani büyük konuşup ‘Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, müritler, dervişler memleketi olamaz’ demişlerdi ya. Hah, işte şeyhin de müridin de dervişin de aslında ne olduğunu göstererek pırıl pırıl bir çağı haber veren o büyük meşaleyi yakan adamdı. Kafkas göçmeni bir ailenin oğlu olarak 1897 yılında atalar yurdunun kadim başkenti Bursa’da doğdu. 3 yaşındayken annesini kaybetti. Kendisine ‘Oğlum Mehemmed’ diye seslenen babası İbrahim Efendi’yi ise 1929 yılında. Soyadı kanunundan sonra ‘Kotku’yu tercih etti ailesi. Cüzdana düşülen açıklama notu ise bir ömrün özetiydi: Mütevazı.
Cihan Harbi başladığında 17 yaşında taze bir talebe iken Bursa Sanat Mektebi’ni yarıda bırakıp askere gitti; harbin tam göğsüne. Bombardıman altında kaldı, yanı başında arkadaşlarının şehit düşmesine sabretti, hastalıklar atlattı. Tam 6 yıl süren bir askerlik. Hani Hürriyet’in henüz 25’inde parmağı ojeli aydınlanmış genç muhabirinin iştahla yaptığı irtica haberlerinde devlete-millete düşmanmış gibi karikatürize edilen adam var ya, işte o. Yıllarca süren askerliğin ardından Osmanlı ordusu, Suriye’den çekilince bin bir güçlükle İstanbul’a geri dönebildi. Askerdeyken gün gün notlar tuttu, olan biten her şeyi kayıt altına aldı.
Askerliğinin son zamanlarını yaptığı İstanbul’da çeşitli dersler ve sohbetlere devam etti. 16 Temmuz 1920 yılında Ayasofya’da kıldığı Cuma namazının ardından gittiği Gümüşhanevi Tekkesi’nde tanıdığı Ömer Ziyaeddin Efendi’ye intisap ederek ehl-i tarikler arasına katıldı. Ömer Ziyaeddin Efendi kim miydi? (T24 yazarları için de belirtmek gerekirse Ömer Ziyaeddin Efendi, Şeyh Şamil’in oğlu Gazi Mehmed Paşa komutasında Ruslara karşı uzun yıllar savaşmış, Arapça, Farsça ve Rusça konuşabilen bir Türk lehçeleri uzmanıydı… Akif’in yakın dostu Abbas Hilmi Paşa’nın da yakın dostuydu. Sultan Vahdettin’in şeyhülislamlık teklifini de geri çevirmiş bir adamdı. Kalpten yapılmış bir adam.)
Devamı Cins Dergi Şubat sayısında..