Şeş Cihet

Kalkıp gittiklerinde, garson çocuğun elinde topladığı boşlarla beraber üzerinde “Ya Rabbi bana eşyayı şeş cihetinden seyrettir” yazan unutulmuş bir kâğıt vardı.

SERDAR TUNCER

Bahçesinin değiştirdiği çimleri tutmayıp sarardığı için keyfi kaçan adam kendisine bir kahve söylediğinde yan masada oturan bey amcanın eski bir bahçıvan olduğundan henüz haberi yoktu.

Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin o duasını twitterda görmedikleri için bilmemekte mazur olan gençlerin, yanlarındaki masaya kurulup kendisine kahve söyleyen adamın niçin keyifsiz olduğu umurlarında değildi.

Üzerini süslemekle ömrünü tükettiği toprağın kendi üzerine örtüleceği vaktin iyiden iyiye yaklaştığını hisseden ihtiyar bahçıvanın kalkarken masada unutacağı kâğıtta yazılan şeyin ne manaya geldiğini garson çocuk merak bile etmeyecekti.

Çimler tutmamıştı bir defa. Bu işin zamanlaması önemli diyen arkadaşı haklıydı sanki. Öyle ya baharlarda değişir çimleri bahçenin.

‘Mal bunlar’ diye bağırdı çocuk, baksana ne yazmış: ‘Filistin’de insanlar ölüyormuş. Sanki Doğu Türkistan’da ölenler insan değil!’

‘Meğer taşa tohum ekilmez imiş’ diye mırıldandığı türküyü çayından aldığı yudumla bölerken, toprakla uğraşmak başka, gönlü toprak eylemek başka diye mırıldanıp bir ah çekti derinden.

Sulama bu işin en önemli kısmıydı belki de. Sabah güneş doğmadan, akşam güneş batarken sulayacaksın ki çimleri, kavrulmayıp tutsun.

‘Kanka işleri güçleri ihanet olmuş bunların. Hashtag açmışlar yine tt olmuş ya. Hırsızlığı konuşsanıza lan, yüreksiz herifler…’

Nergisi O elinden düşürmezdi, gül efendimin kokusu zaten, ahretlik menekşe der başka bir şey demezdi. ‘San ol kim Nilüferim suda bittim suda yittim ben.’

Çim tam oturmadan çocuklar üstünde fazla tepindi, ondan mı yoksa? Yok yahu. Adamlar haftada bir maç yapıyorlar yine bir şey olmuyor. Gerçi bir de deplasman var, on beş günde bir, amaaan…

‘Resme bak baboş, instagramda paylaşmışlar. Dostoyevski, Tolstoy, Gogol hepsi kumarbaz lan. Bora da oynuyor ama daha bir şeyini görmedik.’

– Bayramım imdi bayramım imdi, yar ile bayram kılarlar şimdi.

– Toprağı az tuttuk, gübre de iyi değil, çim kaliteli olsa ne olur?

– Oğlum Bora Rus değil ondan, olmuyor.

– Hesap mı istediniz amca?

– Hamd-ü senalar hamd-ü… Evet evladım zahmet olacak.

– Hay çimine de sana da…

– Düşürmeyecektik adamların uçağını kanka!

– Allah hayırlı işler versin evladım.

– Çimene baaak çimeeneee yeeeşil örtüüye benzeer

– Fenerden bu yıl da bi cacık olmaz koçum.

– Hesap lütfen.

Çimlerin tutmaması için birden fazla sebep olabileceğini sağdan soldan öğrendiği halde kendi bahçesinin akıbetine bir türlü doğru teşhis koyamayan çim adam, yalan yanlış bildikleri doğruları savunmak için bilmedikleri diğer bütün doğrulara yanlış muamelesi yapan sosyal çocuklar, her şeyini bilmediği bir şeye dair hiçbir şey bilmediğini itiraf etmeyi ölümün eşiğine geldiği halde hakikatinden hala habersiz olduğu hayattan öğrenen muzdarip nilüfer kalkıp gittiklerinde, garson çocuğun elinde topladığı boşlarla beraber üzerinde “Ya Rabbi bana eşyayı şeş cihetinden seyrettir” yazan unutulmuş bir kâğıt vardı.