Beni en çok geçmişle olan güçlü bağınız etkiliyor. Hem geleneksel olanı koruyabilen hem de modern olabilen bir kültürünüz olması çok etkileyici… Yıllar içerisinde Türkiye’ye her gelişimde çok güzel anılar biriktirdim. Türkiye ile ilgili yeni renkler ve müzikler keşfettim.
SÖYLEŞİ: YUSUF GENÇ
Üzülmek hepimizin en gizli mesleğidir, desem buna itiraz eder misiniz?
Benim için en gizli ve özel an şarkıları ürettiğim an sanırım. Yeni sözler ve melodiler keşfetmek beni heyecanlandırıyor, motive ediyor kimi zaman da hüzünlendiriyor. Üzülmek gizli bir mesleğim olacaksa bile bu, şarkıları ürettiğim an oluyor galiba.
O zaman doğrudan sorayım; güçlünün haklı sayıldığı bu dünyada müzik neye yarar?
Müzik her zaman birleştirici, ayrımcılığı ve sınırları ortadan kaldıran bir sihir. Farklı fikirlerde, inançlarda insanlar şarkılarla bir oluyorlar, tüm ayrımlar ve kimlikler ortadan kalkıyor. Şarkılar birbirimizin duygularını anlamayı ve empati yapmayı kolaylaştırıyor. Aynı dili konuşmasak da hayatla ilgili farklı seçimlerimiz de olsa müziğin insanlara sunduğu en önemli şey kendini ifade etme ve başkalarını anlamaları için fırsat sunması. Hepimizin ihtiyaçları aynı, hepimizin umutları var, acıları var dertlerimiz ve sevinçlerimiz ortak.
Verdiğiniz ilk konserden bu yana yaklaşık on yıl geçti. Pek çok defa gidip geldiniz. Türkiye’yi de sormam gerekecek. On yıl önce ve bugün… Neler söylersiniz?
Zaman içerisinde artan sevgi ve dinleyicilerimin yoğun ilgisi ile karşılaştım. Bu yıllar içerisinde her gelişimde çok güzel anılar biriktirdim. Türkiye ile ilgili yeni renkler, müzikler keşfettim. Beni en çok geçmişle olan güçlü bağınız etkiliyor. Hem geleneksel olanı koruyabilen hem de modern olabilen bir kültürünüz olması çok etkileyici…
‘İşte budur’ dediğiniz ya da şaşırdığınız şeyler ne oldu Türkiye’de?
Sanırım sıcakkanlı insanlarınız, yemekleriniz, kültürünüz. Kendimi konsere değil her seferinde sevdiğim arkadaşlarımla buluşmaya gelmiş gibi hissediyorum.
Ya İstanbul?
İstanbul benim için büyülü bir şehir. Mimarisi, tarihi güzellikleri özellikle boğaz ve atmosferi ile her seferinde çok etkilendiğim nadir şehirlerden biri. Tekrar İstanbul’da hayranlarımla buluşacak olmak benim için mutluluk verici.
Türk dinleyicisinin bilmediği dili de anlayabildiğini fark etmişsinizdir. Birden hayatlarına girdiniz ve birden sevdiler sizi. Nasıl oldu sizce bu?
Türkiye ile bağlarım her konserle daha çok güçleniyor. Benim duygularımı ve şarkılarımı başından bu yana çok iyi anladıklarını düşünüyorum. İlk kez 2009 yılında Türkiye’de konser verdim artık neredeyse bir aile gibi olduk. Türkiye’ye her gelişimde olağanüstü bir coşkuyla şarkılarıma ilginin kısa bir süre içinde ne kadar arttığını gördüm. Sizin şarkılarınızdaki acıda bile bir zarafet var. Gerçek şarkılar ego için yapılan şarkılardan değil.
OLABİLDİĞİNCE ‘GERÇEK’ OLMAYA ÇALIŞIYORUM
Biraz daha geriye gitmek isterim; Çocukluğu bir Çingene mahallesindeki tek siyahi olarak geçen biri olarak, çabucak büyümek istemiş olmalısınız…
Aslında bugünkü müziğim çocukluğumdan birçok iz taşıyor. Çocukken tabi ki zordu. Tek siyahi olan bizdik. Ama farkettim ki farklı müzik ve kültürlerle iç içe büyümek benim için bir avantaj. Kendimi müzikle ifade etmeye o yaşlarda başlamıştım. Hayal kuran ve hayallerini ifade etmeyi seven biriyim. Kendi kendime deneyerek müzik aletlerini de keşfetmeye başladım. Sanırım şarkı sözü yazmamın temeli o zamanlara dayanıyor. Eşlik ederken sözler uydurmaya başlamıştım. Mahallede Çinli bir çocuk vardı, biz de tek siyah aileydik, çocukken tüm bunlar çok tuhaf geliyordu ama çingene aileler çok sıcaklardı. Çingene kültüründe kimseyi suçlamamayı, kabul etmeyi öğrendim, şarkılarımı da kabul ederek söylüyorum.
“Babam dışarıda demokrat, evde diktatördü” demiştiniz bir konuşmanızda. Dedim ki Buika, müzik değil Felsefe üzerine de konuşsa keşke… İki yüzlülük, yaşadığımız çağın en yaygın ve örtülü mesleği sanırım…
Evet babam bizi terketmişti yıllar sonra bir anda tekrar çıkageldi. Kendini demokratik olarak tanımlıyordu ama aile içerisinde asla gerçek bir demokrat değildi. Bunu söylerken çekinmiyorum. Herkesin hayatında benzer hikayeler var. Ben sadece kendi hayatım için olabildiğince gerçek olmaya çalışıyorum, politikadan uzak müzikle en samimi olduğum şarkılarla insanlara dokunuyorum.
Bir dönem Las Vegas’ta sahneye çıktınız. Bunu anlatırken, ‘Dünyada Las Vegas kadar gayri insani bir yer görmedim’ demiştiniz.
O dönemler çok yoğun çalışıyordum tek yapmaya çalıştığım para kazanmaktı. Hatta bayağa zorluk çektim. Orada hakim olan şey sadece bir şovdan ibaretti. Benden yapmamı istedikleri şovları yapamazdım ben de Tina Turner taklitleri yaparak iş bulmuştum. Gerçek müzik yapabileceğim bir yer değildi.
ŞARKI SÖYLEMESEYDİM, SADECE YAZAR OLMAK İSTERDİM
Sizin de dönüp dönüp dinlediğiniz şarkılar vardır. Birini söyleseniz bize?
Aslında söz konusu kendi şarkılarım olduğunda şarkıyı yaptıktan sonra tekrar tekrar dinlemem. Ama tabi ki sevdiğim geride iz bırakan sanatçıların şarkıları benim için çok özel. Şarkı ayrımı yapmak zor ama Chavela Vargas, Michael Jackson ve Whitney Houston gibi isimlerin şarkılarından çok etkilendiğimi söyleyebilirim.
Şarkı söylemeseydim ‘şunu yapardım’ dediğiniz şey nedir?
Eğer müzikle insanların kalplerine dokunmayacak olsaydım. Sanırım onlara yazarak ulaşırdım. Duygularımı insanlarla paylaşmak beni rahatlatıyor. Yazarak kendimi ifade etmeyi çok seviyorum ve kitap yazmaya da devam edeceğim.
Pek çok şehir gördünüz, şurada yaşamak isterdim dediğiniz yer neresi?
Kendimi huzurlu hissettiğim her yer benim evim gibi. Kendimi ait hissettiğim tek yer sahne. Farklı fikirlerde, inançlarda insanlar şarkılarla bir oluyorlar, tüm ayrımlar ve kimlikler ortadan kalkıyor.
Kahramanınız kim peki?
Chavela Vargas’ın cesaretinden çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Hayatıma giren birçok insandan etkileniyorum Pedro Almadovar da bunlardan biri. Hepimizin birbirine bir şeyler öğrettiğini ve yetenekli insanların hepimize birer hediye olduğunu düşünüyorum.