Bizim Eren Safi’nin ilginç arkadaşları vardır. En ilginci ben değilim yani. O anlatmıştı. Hafif eğitim almış, parayı da öyle böyle bulmuş bir Ankara bebesi şöyle demiş: “Gardaş çok ortam gördüm, çok şekle girdim. Şu üçünü bırakamadım ağzını kırayım. Biri şu elimizdeki tespih… Biri şu gömleğimizdeki açık düğmeler. Biri de Müslüm Baba.”
İSMAİL KILIÇARSLAN
Seçme hakkının sonuna kadar kullanılabildiği bir ortamda büyüdüm. Müslümcü, Ferdici ya da Orhancı olmayı seçebilirdim. Müslümcü olmayı seçtim. 12 yaşında “Esrarlı Gözler” dinleyip aşk acısı çekme taklidi yaptığımı hatırlıyorum. “Taklit” diyorum zira ne aşk vardı ne acı, ama Müslüm vardı, hep vardı. Bir çeşit efsane olarak dolaşıyordu şehrimizin sokaklarında. Devletimizin bunlara “esrar içme izni” verdiği meselesinden başlanıp Müslüm Baba’nın alnındaki platine kadar ilerlerdi mesele. Hakiki Müslümcülerin kendilerine bir dakikada kaç jilet atabileceği başka bir iddia konusuydu elbette.
Bizim Eren Safi’nin ilginç arkadaşları vardır. En ilginci ben değilim yani. O anlatmıştı. Hafif eğitim almış, parayı da öyle böyle bulmuş bir Ankara bebesi şöyle demiş: “Gardaş çok ortam gördüm, çok şekle girdim. Şu üçünü bırakamadım ağzını kırayım. Biri şu elimizdeki tespih… Biri şu gömleğimizdeki açık düğmeler. Biri de Müslüm Baba.”
Haydi oradan devam edeyim. Çok ortam gördüm, çok şekle girdim. Mahallenin okumuş çocuğu olarak İstanbul’a geldim. Burada Tom Waitsler, Edith Piafflar, Bob Dylanlar, Therionlar, Feyruzlar, Ümmü Gülsümler, Peter Gabrieller, Nusret Fatihler havada uçuşmaya başladı. Enteldim ya artık. Üniversitede okuyan serseri şair enteli hem de. Elbette kimsenin dinlemediği özgünlükte müzikler dinlemeliydim. Bob Dylan’ın dünyanın en çok dinlenen şarkıcısı olması neyi değiştirsindi ki? Sokakta insanlar bilmiyordu onu ve ben biliyordum ve onu bilmek bana ayrıca bir hava katıyordu.
Bütün bunların yanı sıra değişmeyen adamım elbette Müslüm’dü ama kimselere söylemeden dinlerdim. Ayıp gibi bir şeydi benim için Müslüm dinlediğimin bilinmesi. Üstelik bu sefer taklit değildi. Aşk da vardı acı da. Yanıma gelmiyor, yüzümü güldürmüyorsa ilacı Müslüm Baba’ydı. Karanlık çökünce sokağınıza Müslüm’ün vakti gelirdi.
Devamı Cins Temmuz 2018 sayısında…