Dünya insanı yorar. Etrafını hayatla çevirir, işle, eşle, aileyle, çevreyle, arkadaşlarla, maişet derdiyle… Yaşı ilerledikçe insanlar ne yazık ki daha önce kendisini harekete geçiren her bir duyguya karşı bir çeşit bağışıklık kazanıyorlar. İnsan kaldıkça dünyayı daha çok sevmeye başlıyor, alışmaya başlıyor. Dokunduğu her şey, küçücük bir izden prangaya doğru dönüşüyor.
AYKUT ERTUĞRUL
Bir Yetenek Olarak Suçluluk Hissi
Raskolnikov, 45 yaşında olsa ve tefeci kocakarıyı hatta üstüne yine zavallı Lizaveta’yı da öldürseydi, benzer bir vicdan azabı yaşar mıydı? Ona uzun uykusuz geceler, sara nöbetleri bağışlayan vicdan azabının sonunda Sonya’nın ayaklarına kapanır mıydı? Ya da Sibirya’ya mahkum edilmek pahasına suçunu itiraf eder miydi?
Neden bilmem bana bu, neredeyse imkânsız gibi geliyor. Kırk yaşında, yaklaştığımız varsayılan kemalâtı, her bir insan için mutlak olgunluk gibi değil, bir tamamlanma olarak görmek gerekli. Sorgulamaların azaldığı zorlaştığı, olgunluğun zihni ve gönlü yavaşlattığı yaş. İnsan gençken sorumluluk duyar, öfke duyar, sever, nefret eder, adalet için savaşır, özgürlük, idealler, dava vs ama yaşı ilerledikçe aslında umut da kesilmeye başlar. Dünya insanı yorar. Etrafını hayatla çevirir, işle, eşle, aileyle, çevreyle, arkadaşlarla, maişet derdiyle… Yaşı ilerledikçe insanlar ne yazık ki daha önce kendisini harekete geçiren her bir duyguya karşı bir çeşit bağışıklık kazanıyorlar. İnsan kaldıkça dünyayı daha çok sevmeye başlıyor, alışmaya başlıyor. Dokunduğu her şey, küçücük bir izden prangaya doğru dönüşüyor. Şairin “Ölmedim bir gençlik ölümü saklı kaldı bende” dediği tam da bu galiba. Daha da fenası tecrübe kazanıyoruz; yaşlandıkça vicdanımızı rahatlatmanın yollarını, sesi duymamayı, kısmayı, kendi masumiyetimizi ispatlamanın yollarını öğreniyoruz. Bu dehşet verici tecrübe, masumiyetin bu hunharca katli ürkütücü değil mi?
Bilebildiğimiz suçluların, psikopatların, sapıkların, filmlerdeki gibi kendi kötülüklerinin farkında olduklarını mı sanıyoruz? “Kötü adamlar” başını yastığa koyduklarında gönül rahatlığıyla uyuyabilirler. Çünkü rahatlayabilecekleri, mazeretler sıralayabilecek kadar görgüleri, zekâları vardır. Vicdanları rahattır. Saflık zaten, kusursuzluk, mayasına kötülük karıştırmamış, iyilik timsali, meleksi bir safiyete sahip olmak değildir; saflık, kötülük yaptığında; senden bir kötü şey sadır olduğunda kendine bunun aksini söyleyememe yeteneğidir. Seni aklamak isteyen nefsine, aklına, akrabalarına, dostlarına rağmen. Evet gerçek yetenek budur.
Dans Hakkında Bilmediğim Şeyler
Bilinen en eski anlamlı yazı Fenikelilere aitmiş. M.Ö 700 yılına ait bir vazo. Dipylon Vazosu adı verilen bu vazonun üzerinde geometrik desenler, hayvan figürleri yanında şu yazı var: “Bütün bu dansçılar arasında en şen oynayan kim?”
Bu çağrışımı bol keşif, bir gün bir işime yarayacak ama ne? Söylesenize “bütün bu dansçılar arasında en şen oynayan kim?”
Devamı Cins Ocak 2019 sayısında…