İnsanlar seni bir sözünle hemen hazır bir kampa koyuyor. O zaman aynı kampta olanlar seni anlamadan alkışlıyor, karşı kamptakiler de seni anlamadan yuhalıyor. Yalaka sizden yalakalık, düşman sizden düşmanlık bekliyor.
SAVAŞ Ş. BARKÇİN
Son dört yıldır sanal âlemdeyim. Bu âleme girerken niyetim, yaşadığımız yanlışlar konusunda dikkat çekmek, iyi ve güzel çağrısında bulunmaktı. Her gün bir cümle yazmayı kendime görev bildim. Sabah kalkar kalkmaz ilk işim bir şey yazmak oldu. Kâh o ânki bir düşüncemi, kitaplarımdan bir alıntıyı, bir şiirimi paylaştım, kâh beğendiğim ve beni etkileyen sözleri, şiirleri alıntıladım. Youtube’da da bir kanalım var. Oraya da eski televizyon programlarımı koydum, ayrıca sonradan çektiğim kısa videoları da ekledim. İhtiyaç oldukça ekliyorum.
Takipçi toplamak gibi bir niyetim yok. En çok takipçi toplayanlar en mükemmel sözleri veya fikirleri söyleyenler değil zaten. Genellikle türlü saçmalıkları, magazin rezilliklerini, siyasi goygoyları, futbol deliliğini konu edinenler… Ben günlük siyasete, uyduruk gündemlere pek girmem. Beni bu gayya çukuruna çekmek isteyenlere pek kulak asmam. Kötü niyetli veya ahmak olduğu belli olanlara ise hiç cevap vermem. Bunların mesajlarını silmekten ve kendilerini takipten çıkarmaktan geri durmam. Çünkü beni sosyal medyada takip edenleri bir sohbet halkası gibi görüyorum. O halkaya dâhil olmayanlarla eyleşmek zorunda değilim. İyi niyetli ama yanlış ifadesi olanları özel mesaj yazarak uyarırım. Benim yanlışımı açıktan gösterenlere ise açıktan teşekkür ederim.
Sanal âlemde küçük bir yerim var, sanal âlemin de bende küçük bir yeri var. Bir adet paylaşım yapmak benim günlük işim ama günümü kuşatan işim değil. Kimseyi takip etmiyorum. Bu bile bazı sanal keşlerin tepkisini çekti. “Sen kendini ne sanıyorsun da kimseyi takip etmiyorsun?” diyenler bile çıktı. Oysa benim için sosyal medya ne bilgi ne bilinç ne bilgelik kaynağıdır. Onun için hayatımın ne merkezi ne anlamı ne de vazgeçilmezidir. Bir imkândır ve her imkân gibi sınırlıdır.
Kısa mesaj yazmaya dikkat ederim. Çünkü kısa ve öz olan güzeldir. Bu yüzden genellikle sonuç veya hüküm cümleleri yazmak zorundasınız. Bunlar da tabii olarak “aforizma” gibi görünüyor. “Aforizma,” “bir ilkenin öz şekilde ifade edilmesi” anlamına gelir. Kök olarak eski Yunanca “aphorismos” kelimesinden gelir ki “tarif; kısa ve özlü cümle” demektir. Bu ise “sınırı işaretleme, bölme” anlamındaki “aphorizein” fiilinden yapılmış bir kelimedir. Varsın yazdıklarımıza aforizma desinler. Bunda kötü bir şey yok. Elbette her tesbit, tahlil ve fikir insanı bir hüküm cümlesine götürür. Fakat asıl mesele yazdığınız o kısa cümlenin içerdiklerini ve içermediklerini, dayandığı bilgi birikimini, bağlamını ve niyetini net bir şekilde ortaya koyabilmekte. Yoksa iyi niyetli insanlar bile haklı olarak o cümleyi yanlış veya eksik anlayabiliyor. Kötü niyetliler ve ahmaklardan bahsetmiyorum bile. Bizim derdimiz anlamak ve anlatmak isteyenlerle…
Sanal âlem de bir amel alanı. Ne yazıp ne konuşursanız mahşerdeki hesaba dâhil. Gerçek âlemdeki her şey gibi… O yüzden sorumsuz, kaba, hakka giren, yalan şeylerle uğraşmak büyük vebâldir. Ama sanal âlemin en bâriz özelliği bugün doğruluk ve iyilikten ziyade yalancılık ve fitne alanı olması… Sanal âlemde iletişimden ziyade tepişim var. Nice bir-iki fikir sahibi dindar insanın sosyal medyada trolleştiğini gördüm. Yalakalığı, trend topic’e goygoy konusu taşımayı “cihad” sayıyorlar, yazdıkları saçmalıkları tıklayacak adam toplama peşindeler. “Haydi Allah rızası için falanca hashtag’a yüklenelim” gibi, “Dâvâmızın yiğitleri, falanca hashtagı ilk sıraya yükselttiniz” gibi mesajları her gün görüyoruz. Oysa herkes biliyor ki böyle organize hareketler gerçekte hiçbir şeyi değiştirmiyor, hiçbir şey ifade etmiyor. Sadece kitlelerin gazı alınmış oluyor.
Hele “geceye filancanın resmini bırak” tarzı politiko-romantik saçmalıklar… Bunun partilerin genel merkezlerinden gönderilen mesajlarla, siparişle yapıldığını herkes biliyor. Bunu bile bile “yaşasın kampanyamız TT’ye girdi” diye gururlanmak kadar saçma bir şey var mı? Bu arada şu “bırakmak” fiilinin böyle yersizce kullanılmasından gerçekten çok sıkıldım. “Koymak” dememek için uydurulan onca ifadeye bakınca gülesim geliyor. Meselâ kimse artık bardağına çay koymuyor, bırakıyor. Bir mesajı sabitlemiyor, “bu da şurada dursun” diyor. Yemek videolarında aşçı yemeğe tuz koymuyor, ekliyor. “Koymak” fiilinin sadece argo anlamını aklına getirip asıl anlamını kenara bırakanlar bu çakma nezaketle dilimizde kullanacak çok az kelime bulabilirler…
Devamı 2021 Cins Haziran sayısında.