Mutsuzluğun en koyusu senden önce aynı yerde yaşayan ve aynı dili konuşanların bilmediği bir mutsuzluktur. Sana isabet etmiştir ve bununla başa çıkmasını henüz keşfedememişsindir.
FURKAN ÇALIŞKAN
Küçük siyah kız çocuğu bir gün “Bir çift yeni mavi göz istiyorum” diye dua eder. Her gün sabah uyanınca ilk iş baktığı aynada kim bilir kaçıncı kez göremeyince o mavi gözleri; kasabanın umut taciri, falcısı, akıl hocası ve rüya yorumcusu, seyyar ve kaçak kilise vaizi, o işte her neyse ona yani melez adama gider. Çünkü yeni dünyada melezler olasılıkların gerçekleştirilebileceğine dair bir tür yarı inanç verirler insanlara. Böylece bir çift yeni ayakkabı gibi mavi gözler ister küçük siyah kız çocuğu. Çünkü onun kara gözleriyle karşılaşmamak için başını çeviren beyazların ona hissettirdiği hiçlik, reklamlarda ve oyuncaklarda gördüğü, güzelliğin mutlak ifadesi gibi sarışın ve mavi gözlü çocuklar kendi varlığını görünmez kılmıştır.
Son çare olarak bir şarlatana gidip mavi gözler isteyen siyah bir kız çocuğundan daha kederli bir şey pek nadir bulunur. Toni Morrison “En Mavi Göz” romanında tahrip edici, rahatsız edici ve paslı bir bıçağın ucuyla dürter gibi anlatır bu varlığı olanaksızlığa bağlama zulmünü. Kuzeyin ve güneyin, siyahın ve beyazın, zenginin ve fakirin ruhu ezen karşıtlığı içerisinde bu Amerikan toplumunun felaketi der geçeriz. Gelin görün ki son yüz yılda bu Amerikan toplumunun felaketidir deyip geçtiğimiz her şey bütün dünyanın felaketi haline geldi. Bir tür mutsuzluk, merhametsizlik, adaletsizlik salgını açık bir yaradan dünyanın geri kalanına yayıldı. Reklamcılar buna globalleşme, politikacılar ise evrensellik dediler.
Devamı Cins Mart 2018 sayısında…