Güray Süngü: “Hayal”  

Hayal; insanın içinde, dışında gördüğünün on bin katı olduğunu fark etmesiyle kurmaya başladığı bir şeydir. Çok kurarsa zemberek boşalır, gerçeğin şirazesi kayar, insanı kapatırlar “aklı yok” diye. Aklı yok olanın hayali çoktur, dışarıdan bakanlar bunu görmez. Görece bir yokluktur “hayalin çok, aklın yok olması”; dışarıdan bakanlar bunu bilmez. Bu yüzden hayale ve hayalpereste içeriden bakılmalıdır.

GÜRAY SÜNGÜ

İnsan kurar; bir nevi içinde olana dair, zemberek kâinatta, ol kadere dair…

Şaksiper nam bir zat vakti zamanında arz etmiştir ki: “Biz hayallerin yapıldığı maddeden mamulüz.” “Biz” kimdir efendim? Hatta, peki “hayal” nedir?

Hayy’dan gelen Hu’ya gider, ki bunu çocuklar bile bilir. Ama çocuklar hariç, insan öyle cahildir ki, her söyleneni tersinden duyar; her duyduğunu düzünden anlar, nihayetinde denilen hiçbir şeyin manasına yaklaşamaz. Yaklaşmayı tadamadığından kendine bile uzak düşer, düştüğü yerde debelene debelene ömür sürer, sürdüğü sürülmez olunca da ölür gider.

Hay’ı da bilmez, Hu’yu da bilmez. Boşa gideni görünce mırmırlanır, “Haydan geldi huya gitti.” der. Oysa boşluk yoktur, her şey ondandır, her şey onadır, bunu bilmeyene versen kendinden sanır, alsan senden sanır. Düşünür ki, yaptığını kendisi yaptı, yapamadığına başkası engel oldu.

Oysa Hayy nedir, bilinir; peki ya Hu nedir, o da bilinir. O’ndan gelen O’na gider; amma velakin dünya denen şu toparlacık arzda insanın ettiği hiçbir şey boşa gitmez. İnsan bir maddedir, nihayetinde fiziki bir varlıktır. Öz kütlesi vardır, ağırlığı vardır, hacmi vardır, sesi, nefesi vardır. Ama bir de kalbi vardır, aklı vardır. Dil söyler, kalp umar. Kulak duyduğunu duyar, kalp inandığına uyar. Ama kalbin etkisiyle aklın işlemesi akabinde zihnin karanlık bir bölgesinde bir aydınlık uyanır ki, buna “hayal” denir. Buna hayal denir de, o aydınlık nedir, o uyanma nedir, kimde olur, kimde olmaz; olunca ne olur, olmayınca ne olmaz? Buna girişelim şimdi kalbimizin etkisi, aklımızın işlemesiyle ki, ettiğimiz hayal olsun, olanlarımız hayalde kalmasın.

İnsanın aklı içinde dönüp duran çarklar mevcuttur. Mekanik bilimi çok ileri seviyede değilken aklın kafaya açılan bir delikten pekmez gibi aktığı çokça söylenmiştir elbet, öte yandan insanın eklemleri fizik yasalarının ispatı olarak gövdeyi taşırken insanın fizik yasalarını bulan aklı da elbet yasadan nasibini almıştır. İnsanın aklı içinde sürekli işleyen ve işledikçe ışıldayan çarklar mevcuttur da öte yandan bir fikrin işlenmesi, çarka dâhil olup gelişmesi, enine boyuna büyümesi, elle tutulur hâle gelip eyleme geçmesi için gövdeden sorumlu çarklara iletilmesi de mevzubahistir. “O ilkin işlenecek fikrin nereden geldiği, hangi çarkla ilgilidir?”, asıl soru budur. Ama bu sorudan öncesi de şudur; çark nesnedir, vardır ve fiziktir, o hâlde akıl sadece var olandan hareketle düşünce üretebilir.

Var olana, insan ırkı kocamanından yanılarak her daim “gerçek” demiştir.

Devamı Cins 2018 Ekim sayısında…

Posted in Genel